Ali Benne - Kerkük - Türkmeneli Kültür ve Müziği

ali benne, ali benna, tuvart.com, kerkük müziği, türkmeneli
Türkmeneli Müziği Hakkında

Kerkük Müziğini incelemeden önce bazı kriterlerin altını çizmekte fayda var. Konuyu bütünüyle anlayabilmek için bu kriterlerin üzerinden geçilmesi aynı zamanda zorunludur. 
Her şeyden önce kültür, bir değil birçok parçadan oluşan canlı bir yapıdır. Yaşayan tüm organizmalar gibi kültür de bu parçaların oluşturduğu bir bütündür. Bu bütün içinde yaşayış, düşünüş, estetik kaygı en belirgin ögelerdir. Bu ögeler ise müziğin gelişim evrelerinde ritme şekil veren en önemli unsurlardır. 
Böylelikle Kerkük müziğine geçmeden önce, bölgeye kısa bir göz atmamız gerekiyor. 
Abbasi döneminde ya da sonra gelen dönemlerde yazılan tüm müzik kitapları, büyük şehirlerde ve daha çok hükümdarlar huzurunda icra edilen müziği kapsamaktadır. Bu sebeple müziklerin, milli bir kimliği olmamasına rağmen, milletlerin yaratmış olduğu müzik değerlerini içermiyor olması olasıdır. Bölgenin küçük şehirlerinde ve köylerinde yaşayan halkın icra ettiği müzik eserlerini yazılı kaynaklarda bulmak, neredeyse imkansız. Hatta öyle ki en yakın tarihimizde Osmanlı döneminde bile aynı sorunu yaşıyor, saray müziği haricinde halk ezgilerini kaynaklarda inceleme olanağına çok da sahip olamıyoruz. 
Bu tespitlerle devam edecek olursak; bu konu Kerkük müziği için de geçerlidir. Aslında merkezi yer olan Bağdat'ta sadece birkaç yüz kilometre uzaklıkta olan Kerkük-Bağdat müziği arasında şu noktalar bilinmelidir.
- Bağdat, yüzyıllarca Türk hakimiyetinde kalmıştır.
- Türk müziğini ilgilendiren önemli eserler bu şehirde yazılmıştır.
- Abbasiler döneminde Türklerin sayısı hatırı sayılır bir nispettedir.
Dördüncü Murat tarafından Bağdat fethedilince buranın hükümdarlar şehri olma özelliği ortadan kalkmış ve hükümdarlara ithaf olunan müzik kitaplarının yazılması da aynı şekilde ortadan kalkmıştır. Bu sebeple, bu zaman diliminden sonraki müzik hareketlerini kaynak bazında incelemek ve takip etmek oldukça zorlaşmıştır. 
Bu olumsuz durumlara rağmen Irak Türklerinin bugünkü müzik kültürünü, Moğolların Bağdat'ı ele geçirdikleri döneme bağlamak imkansız sayılmaz. Irak'ta bugün Türkler arasında yaygın olan Bayati ezgisinin Abbasiler dönemine kadar uzanması, Irak Türkleri tarafından icra edilen müziğin oldukça eski olduğunu bize göstermektedir. 
Irak Türklerinin yoğun olarak yaşadıkları Kerkük'te yaygın olan ve adeta Kerkük Türkülerinin simgesi haline gelen HOYRATlar için söylenecek çok sözümüz var.  Bundan önce; şu soruları sırasıyla göz önünde tutmak gerekiyor:
Hoyratlar, zaman içinde ne kadar geriye doğru uzanır?
Eskiliği ne kadardır?
Bağdat - Kerkük ilişkisi ne ölçüdedir?
Bu müziğin seyir özellikleri nasıldır?
Kerkük müziği, seyrettiği alanlarda ne kadar etkili olmuştur, bu etkinin sebepleri nelerdir?
Bugünkü Türk Müziği sistemi açısından tahlili ve tasnifi mümkün müdür?
Kerkük'ün folklör araştırmacısı Ata Terzibaşı'na bu noktada kulak vermek; kaynak açısından önemlidir ve ifadeler şu şekildedir: 
Hoyratın kaynağını kesin olarak bilmek mümkün değildir. Meragalı devrine hatta ondan çok daha önceki Kemal Tevrizi çağına ulaşılmaktadır. Şiirin bir beyti kadar uzayan ve aynı ölçüde kısalarak, vezinsiz ve kafiyesiz uydurma sözlerle sona eren nağmelerden ibaret olan ve Tevrizi tarafından icad edilen PEŞVERENin muhtemelen bugünkü hoyratın aslı olabileceğini söyleyebiliriz. Ancak bu son haliyle Kerkük'teki müziğin en az üç yüz yıl kadar oturmuş bir geçmişe sahip olduğunu da ifade edebiliriz. (Terzibaşı, kerkük Hoyratları
Elbetteki bir müzik türünün, özellikle de bir halk müziği türünün sadece bir kişi tarafından oluşturulmuş olması ihtimali oldukça zayıftır. Çünkü halk müzikleri, adı üstünde bir halkın icrasıdır ve ortak genetik yapıyı, estetik kaygıyı, yaşayış, düşünüş ve anlayış biçimini sergiler. 
Aynı paralelde bir ezgi, ister bir fert tarafından icat edilmiş olsun ister başka milletlerden esinlenip ortaya konulmuş olsun; şayet yöre halkının genetik yapısına uygun değilse; o ezginin bir kültür parçası olarak yaşama ihtimali yoktur. Bu, tüm yaşayan organizmalar için de aynıdır. Mesela Nihavend makamı, eski bir tarz olmasına rağmenKerkük Türkleri tarafından hiç ama hiç kullanılmamış, hoyratları beslemiştir gibi. 
Sonuç itibariyle Hoyratların bir anda doğma ihtimali yoktur.
Irak'a giden Türklerin beraberlerinde getirdiği müzik dokusu, yeni şartlara göre şekillenmiş, ilaveler olmuş, bazı kısımlar atılmıştır diyebiliriz. 
Diğer soruların cevabına Terzibaşı'nın ifadesiyle başlayalım: "Hoyrat, Irak Türkleri arasında doğmuş ve tekamül etmiş; diğer Türk yörelerine de yayılmıştır." 
Kerkük'ten daha eski Türk şehri olan Erbil'de hoyrat çağırma geleneği ikinci sırada yer alırken, Türkiye'de Hatay, Diyarbakır, Gaziantep, Kahramanmaraş, Van, Elazığ ve Erzurum illerinde mevcut olan müziğin temel dokusu da yine Kerkük Müziğidir. 
Bu kadar geniş bir alana yayılmış olan Kerkük Müziği'nin güçlü bir şekilde ayakta durması ise arka planında duran kültürdür. 
Bu kültür de Türk Kültüründen başkası değildir. 

Yorumlar