Altın Sanatı Üzerine - Tuvart

erzurumlu mustafa darir, minyatür, Türk sanatı, tuvart, seyir-i nebi

SEYİR-İ NEBİ'DEN

Erzurumlu Mustafa Darir tarafından icra edilmiş minyatür eser. Minyatür zemini ve yazı satır aralarısürme altın. İstanbul 1594/95 tarihli eser, Nasser D. Khalili Koleksiyonu, Londra. 37,5x25,7 cm

İLK KARŞILAŞMA
Maden Devrimi


İnsanoğlunun metallerle ilişkisinin biçimi ve önemi, döndemden döneme değişiklik gösterir. Bu yüzdendir ki zaman zaman, belirli bir dönemde toplumsal etkinliklerin tüm düzeylerinde egemen bir işlev kazanmış olan metal, o döneme de adını vermiştir. Bu tür dönemlerin belki de en önemlisi, Anadolu'da MÖ 3500'den MÖ1000'e kadar süren Tunç Çağıdır. Bu ad, tuncun ilk kez ortaya çıktığı ve toplum yaşamının ritimlerini altüst ettiği dönem için kullanılmıştır. İlk kez tunç silahların, aletlerin, takıların kullanılması, insanlar arasındaki dengeyi bozmuş, başka bir deyişle bir uygarlık aşamasından başka bir uygarlık aşamasına geçiş sağlanmıştır. İnsanoğlu, ilk olarak doğadaki biçimiyle keşfettiği tuncu işlemekte güçlük çekmiş, bu yüzden daha uzun bir süre taş aletler kullanmayu sürdürmüştür. Tuncun ateşte yumuşayıp eridiğinin keşfedilmesi için yüzyıllar geçmesi gerekmiş, böylece insanlar tuncu işleyip biçimlendirerek eskisinden çok daha sağlam ve çekici nesneler yapabilmiştir. 

İnsanın metali işleme beceri, yetenek ve bilgisi, tarihte çok önemli bir rol oynamıştır. Hiç abartısız denebilir ki, insanlık tarihinde devrimi asıl gerçekleştiren, metallerin varlığına ilişkin bilgi değil, metallerin nasıl işleneceğine ilişkin bilgi olmuştur. 

Ne var ki taştan tunca, tunçtan demire, alet yapımında kullanılmış malzemeye ilişkin gözlemlerin hiçbiri altın için geçerli değildir. 

İnsanoğlunun tarihinde yakıştırmalar dışında, arkeolojik açıdan Altın Çağı diye bir şey yoktur. Gelişmesi, altının bulunmasıyla kesilen dönem de söz konusu değildir. Tam tersine, bu değerli metalin ortaya çıkması, hammadde olarak kullanılması ve önemli bir toplumsal etken işlevi görmesi, hep daha sonraları gerçekleşmiştir. Hükümdarlar, krallar ve egemenler, toplumda güç ve iktidarın altın simgelerinden daha önce ortaya çıkmışlardır. Toplumsal bir güç olarak zenginlik, bu zenginliği yansıtan altın mücevherlerden daha önce belirmiştir. Yani altın, zaten var olan bir gücün simgesidir ve zaten biriktirilmiş olan zenginliğin harcanmasını ve gözler önüne serilmesini kolaylaştırmıştır Başka bir deyişle altın, insan eylemine eşlik eden ve onu tarihsel olguya dönüştüren öteki metallere benzemediği için, salt ekonomik açıdan değerlendirilmekle kalmamış, toplum yaşamının bağrında çok değişik nitelikler edinmiştir. Altının tümüyle kendine has kimliği, kendisne özgü doğası vardır. Doğa yasalarına karşı varlığını koruyabilen doğal bir elementtir. Doğanın baş yasası olan çürüyüp bozulma, altın için geçerli değildir.

http://www.tuvart.com/altin-oykusu

Yorumlar